BULGAR LEVASI

1989-1994 Yılları arasında 6 yıl öğretmenlik yaptığım Almanya’dan Türkiye’ye defalarca yolculuk yaptım. Bunun en az 5 tanesi karayolu üzerinden gidip ve gelmekti. O zamanlar Yugoslavya’da Tito, Bulgaristan’da Jivkov iktidardaydı.  Bu 2 ülkede Sovyetler birliğinin güdümündeydi. Yugoslavya’da öyle bir otoban yapılıyordu ki bunun para kaynağı Avrupa ülkelerinde çalışan Türklerin, Türkiye’ye gelip giderken bıraktığı dövizlerdi. Bulgaristan ona keza Sofya Plodil arasındaki otobanda arasında adeta döviz kesiyordu.  Bu yoldan geçen her araba ve her Türk müthiş paralar harcayarak  o ülkelerin kalkınmasına gönüllü yardım ediyordu. Bilhassa Yugoslavya’yı bir uçtan bir uca tek depo yakıtla geçmek mümkün değildi. İlk yıllarda bu akaryakıt işi Bulgaristan’da daha zor temin ediliyor daha sıkıntılı oluyordu.

Tito’nun ölümünden sonra parçalanan Yugoslavya’da çıkan iç savaş adeta kan gölüne döndüğü yıllarda Yugoslavya’da akaryakıt bulmakta çok zor olduğu için her Türk gibi bende kalın plastik bidonlara Avusturya’dan, Macaristan’dan veya Bulgaristan’dan  akaryakıt alarak ve onu arabanın içine saklayarak bu yolu geçmeye çalışıyorduk.

Birçok Türk külte külte Yugoslav dinarını sayma ve hesaplama zorluğundan markın çok altında olan Yugoslav dinarı yerine kabataslak 1 litre yakıta 1 mark hesabı üzerinden para ödüyordu. Eğer mark bozdurup dinar vermeyi seçersen eski dinar yeni dinar sıfırlarını hesaplayamayıp defalarca aldandığımız olmuştu.  Bir de Yugoslavya’da otoban parası dışında pek fazla kıymıyorlardı.

Gelelim Bulgaristan’a , Bulgaristan’dan ilk geçtiğim 1989 yılının yazında Jivkov Türkleri asimile etmek için herkese isim değiştirme zorunluluğu koymuştu. Bunun için Türkler arabalarla akın akın Türkiye’ye geliyordu. Tabii ki bu gelenler Osmanlı’dan bu tarafa Balkanlarda yurt tutmuş Türklerdi. Tarih 800’lü yıllardan önce Balkanlara yerleşmiş ve o yıllarda hristyanlığı kabul etmiş Bulgar Türkleriyle Osmanlı zamanında Bulgaristan’a yerleşmiş ve  Türkler arasında bir mücadeleye sahne oluyordu. İşte o gelişimde gecenin karanlığında Bulgaristan’da yaşayan Türklerin Türkiye’ye gelen araba konvoyları arasında bende yol alıyordum. Adım başı polis asker yolu tutmuş geçişi adeta hızlandırarak orada yaşayan Türkleri Türkiye’ye doğru süpürüyorlardı. Birçok kontrolleri Alman ehliyeti sayesinde biraz çabuk atlatırken Kapıkule’ye gelinceye kadar çektiğim sıkıntıları anlatmak mümkün değil.

İşte o yıllarda ve daha sonraki yıllarda Bulgaristan her geçenden 20 mark karşılığında ayakbastı parası alıyordu, daha ülke sınırına geldiğinde. Ben de diyordum ki ‘Nasıl olsa bu parayı yolda harcarız’ Bulgarlar öyle bir sistem kurmuştu ki ülke dışına ‘leva çıkarmak çok büyük ceza gerektiriyor.’ İkinci bir sistem şöyle çalışıyordu, yolların ıssız yerlerine karton veya gazete içinde yolunda tam ortasına taşlar çivili tahtalar bırakıp kendileri de hemen yolun kenarında ki orman içersine tamirci kılığında saklanıyorlardı.  Yoldan geçen yolcu arabasıyla bu engele vurduğunda ya tekeri patlıyor ya alttan motorun bir yerini parçalıyordu. Başına bu felaket gelen Türk işçisi düşünürken ormana saklananlar hemen yardım mahiyetinde geliyor ya paralar alıyor ya da arabayı tamirhane diye bir yere çekip bizi soyuyorlardı.

Cebimizdeki levayı harcayalım diye korka korka bir petrol yanındaki markete girdiğimizde Bulgar bize ‘yok leva mark gerek mark’  diyerek bizden döviz alıyordu. Hatta tuvalet paralarını bile döviz olarak alıyorlar adeta kazıklıyorlardı. Bizde levayı harcayamadan Bulgar sınırını bitiriyorduk. İşte orada Bulgar sınırını çıkışta yapılan ilk kontrolde üzerinizde leva varsa teslim edin arama yapacağız, üzerinizde leva çıkarsa tutuklarız diyerek tehdit ediyorlardı. Ben o geldiğim 89 yılında cebimde ne kadar leva varsa Bulgarların bana sattığı Bulgar polisinin eline tutuşturuverdim. Ondan sonra akıllandım mı diyeyim yoksa kimseye faydası olmasın diye mi, içimde biriken kinden dolayı mı nedir bilemiyorum. Bulgaristan’dan her geçtiğimde bana satılan levayı arabanın camını açarak elimde esen rüzgara bırakıp yollara savurdum geldim.

Bütün bunu neden anlattım. Türk lirasının uğradığı değersizlik karşısında Bulgar levasının  10 lira olması ve bir yıldır Bulgaristan’dan Türkiye’ye akın akın alışverişe gelen Bulgarlar. Bakın görün ki artık Bulgarlar karşısında bile paramızın düştüğü durum. Birde bizim yıllardır gireceğiz diye ortalığı kasıp kavurduğumuz Avrupa birliğine Bulgarlar bizden önce de girip Türklere vize uygulaması. Buyrun nerden yakarsanız yakın.

https://twitter.com/SilifkeGazetesi
Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir